30 Haziran 2008

ETE SON hareketi

İnsanların büyük bir çoğunluğu ciddi bir neden olmaksızın hayvan öldürmenin gerekli olmadığını düşünüyor. Örneğin Fransa’da, bizzat ceza kanunu mecbur kalmadıkça bir ineği, koyunu, tavuğu ya da domuzu öldürmeği yasaklıyor.

Üstelik gün geçtikçe daha iyi biliniyor ki sağlıklı bir yaşam için et yemek gerekli değil.

« Ete hayır ! » demenin zamanı gelmedi mi artık ?!

Neden bu talebi –ki devasa görünmesine rağmen son derece basit bir talep bu aslında- tüm dünyada hayvanlar yararına yürütülen hareketleri birleştiren temel hedef haline getirmeyelim ?

Şüphesiz hayvanların maruz kaldıkları sayısız acıyı ve mahrumiyeti gözler önüne sermekten, kınamaktan ve insanların bu ızdırabı hissetmelerini sağlamaya çalışmalışmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Hayvanların minnacık kafeslere hapsedilmeleri, etlerini ve/ve ya kimi iç organlarını ‘leziz’ kılmak amcıyla olağanüstü besilendirilmeleri, sakat bırakılmaları, boğa güreşi ve benzeri güç gösterilerinde katledilmeleri… gibi en akla hayale sığmayacak ama maalesef düpedüz gerçek ve yaygın muamelelerin yasaklanmasını talep etmeye devam etmeliyiz. Hayvanların duyarlığının – ve bizim duyarlığımızın da- ne denli gerçek ve önemli olduğunu yılmadan vurgulamalıyız. Türcülüğü, yani canlıları – aslında gayet izafî ve neredeyse keyfî- bir takım « tür » tanımlarına hapsedip sonuçta tahakküm piramidini ilim kisvesi altında doğrulamaktan başka bir amaca hizmet etmeyen görüşleri sorgulamalıyız. Vejetaryanlığı ve vejetalyanlığı özendirmeyiliz.

Ama bunlar yeterli değil.

Hayvan katline ve et tüketimine son verme talebini açıkça politik olarak dile getirmemek kendi kendimizle tutarsız olmamız anlamına geliyor artık.

Böyle bir talebin hayata geçirilmesi öyle gerçekdışı görünüyor ki, onu yüksek sesle dillendirmeye dahi cesaret edemiyoruz. Kendi fikirlerini başkalarına dayatmayı arzulayan fanatikler olarak algılanmaktan ürküyoruz özellikle de.

Oysa haksızız. Hasbelkader et yiyen en sıradan vatandaşı mezbahaların savunucusu olarak görmekte haksızız. Toplumun bu talebi duymaya hele hele de tartışmaya hazır olmadığinı – böyle düşündüğümüzün tam da bilincinde olmadan- farz ediyoruz. Oysa haksızız.

18.yüzyılda insan köleliği yasaldı, hatta sömürge ekonomisinin temel unsurlarından biriydi. Bu yüz asırlık evrensel uygulamaya son vermeyi hayal etmek bile o zamanlar gerçekdışı görünüyordu. Köleliğin resmen yasadışı kabul edilmesini sağlayan harekete önderlik edenlerden örnek alalım.

« Hayır ! » deme sırası bizde simdi : « Ete hayır ! ». Biz de hayvan katline ve et tüketimine dur demeyi dünya çapında bir kampanyanın temel hedefi yapalım.

Bu hedefe 21. yüzyıl sona ermeden evvel birçok ülkede pekalâ ulaşılabileceğine inanmamı sağlayan sayısız bilgiyi bu blok üzerinden sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Antoine Comiti

(Fransızcadan çeviren Ipek Thévenon)

Hiç yorum yok: